Özgür değilim. Kapana sıkışmış gibi hissediyorum. Duygularım bile bana ait değil. Sanki başka bir güç tarafından engelleniyorum. Bu güç duygularımı, benliğimi, düşüncelerimi, mantığımı, davranışlarımı istemim dışında yönlendiriyor. Kendim olmak istiyorum. Hissettiğim gibi, düşündüğüm gibi davranmak istiyorum. Tam oldu derken meğer yine olmamış, yine içimdeki ‘’ben’i yaşatamamışım.’’Ben’’ hapsolmuş içime. Ve ben onu her gün bir daha öldürüyorum. İçimdeki haykırışlarını duyuyorum; ’’Kurtar beni. Beni yaşatmalısın. Ben senim.’’ Ona yardım ettiğimi zannediyorum ama yanılmışım. İçimdeki Ben’i kurtarmaya çalıştığımı zannederken bedenimin de onunla birlikte öldüğünü hissediyorum. Ben öldükçe bedenim de ölüyor. Bunu hissediyorum hatta artık görüyorum. Aynaya baktığımda çoğunlukla o güzel kızı ve parlayan bakışlarını göremiyorum. Yüzü yaşlı ve çirkin.

Oysa bir zamanlar nasıl da hayrandım o yüze. Bakardım, bakardım, bir daha bakardım. O güzelliğe bakmaya doyamazdım adeta. İçimden bu an, bu güzellik hiç bitmesin derdim. Ne oldu? Şimdi değişen ne? O yüz, O güzel yüz neden çirkin ve yaşlı gibi duruyor. Tanrım ben mutsuzum. Ama neden? Neden? Neden?

‘’Neden mi? Çünkü sana ait olan öz duygularınla yani Ben’ le yaşamıyorsun.’’ Dedi içimden yükselen bir ses.

Sanırım dışarı çıkıp biraz yürüsem iyi olacak, çoktandır yapmamıştım. Dışarı çıkıp yürümek.

-Kimin kararı şimdi bu benim mi, içimdeki ben’in yani gerçekten benim kararım mı?

-Hey içimdeki BEN!

-Sana soruyorum.

-‘’Evet bu sefer benim kararım,yani sana ait olan, senin gerçek duygu ve düşüncelerin olan bana ait.BEN senim. ‘’dedi içimdeki ses.’’Sadece bana kulak ver, beni dinle çünkü diğer sesler sana ve bana ait değil’’.

Yürümek, yürümek, yürümek. Hiçbir şey düşünmeden, hiçbir şeyden etkilenmeden. Kendi öz duygularımla baş başa. Bir dükkânın önünde duruyorum. Bir an gözüm dükkânın camına yansıyan görüntüme takılıyor. O güzel yüzü görüyorum yine. Bana bakıyor. Ne kadar genç ve güzel. Yine hayran oluyorum, yine doyamıyorum bu güzelliğe bakmaya. Ve yine içimden bu an, bu güzellik hiç bitmesin diyorum korkarak.

 

Bir yanıt yazın